Sordum kendime; nedir, nedir boşluk?
Kendi küllerimde yandığım günlerdeki tek dostum,
Uykunun büyüsüne kapıldığım her gecedeki tek düşmanım…
Kimdi boşluk?
Kat kat gülücüklerle süslediğim karanlık,
Sadece sessizlikle somutlaşan o varlık
Kimdi, neydi boşluk?
Öfke gibi kanımda kaynamayan,
Keder gibi kalbime saplanmayan,
Sadece var olan, tutamadığım o his…
Yuttuğum her nefeste beni boğan o eller kimindi?
Neydi?
Koparan ruhumu bedenimden,
Asan kalbimi sıkı ipleriyle,
Hapseden kişiliğimi korkunun acımasız kafesine…
Neydi boşluk?
Neredeydi boşluk?
Neden vardı boşluk?
Yine sordum kendime…
I would like to know more about this poem. Unfortunately, the English translation by Blogger doesn't adequately translate well, it doesn't make sense. But, I have a question. Instead of asking questions, as I see your poem has them, what if you were simply still, allowing God to speak to you? How would that feel?
ReplyDelete"Be still, and know I am God."
Just an idea.
Beste Merhabalar,
ReplyDeleteBana ulaşabilmen mümkün mü ?
Hoşçakal.